EN | PT | TR | RO | BG | SR
;


NEXT TOPIC

4.1. Gözlem




4.1.4. Yapılandırılmış Gözlem


Yapılandırılmış veya metodik gözlem, önceden tanımlanmış bir plana göre yapılan gözlemdir. Bu tür geözlemlerde plan önemlidir çünkü gözlemcinin ilgi alanına giren olguların net anlaşılmasını sağlar. Gözlem 'esnek' kalır, ancak bir olguyu tam olarak tanımlayan temel veri veya bilgiye ilişkin daha derin bir kavrayış elde edilir.

Yukarıda bahsedilen tüm gözlem türleri ve alt türleri, spesifik bir araştırmanın doğasına bağlı olarak farklı uygulamalara sahiptir. Gözlemciyi hangi prosedürü seçeceği konusunda neredeyse tamamen yönlendiren de bu doğadır. Bu, elbette araştırmacının sezgi ve hayal gücüne de bağlıdır. Dolayısıyla, belirli gözlem türlerinin yanı sıra kapsamları ve sınırlamaları hakkında bilgi sahibi olmak çok önemlidir.

- Gözlemin Kapsamı ve Sınırları

Araştırmacının beş duyusunun nesnelliği nedeniyle, gözlem son derece nesnel bir araştırma yöntemidir. Araştırmacı ile üzerinde çalışılan kişiler arasında çok az etkileşim gerektirir ya da hiç etkileşim gerektirmez (Angrosino, 2007, s. 37). Bu prosedür, olayların doğal ve sürekli akışını hiç bozmaz ya da çok az bozar. Bir olayın prosedürel olarak ortaya çıkışının doğal dinamikleri ve olayın tüm önemli unsurları gözlem yoluyla başarılı bir şekilde tanımlanır. Gözlem aynı zamanda bazı kritik anlara da yönlendirilebilir, bunlar izole edilebilir ve derinlemesine incelenebilir. Ancak gözlem ve özellikle de katılımcı biçimleri, her şeyden çok insanlar arasında doğrudan iletişim kurar ve kapalı insan gruplarını açarak onlara daha önce var olmayan bazı değişiklikler getirir (Pečujlić, 1982, s. 105).

Çok verimli bir veri toplama prosedürü olmasına rağmen, gözlemin hem araştırma yöntemiyle hem de prosedürde merkezi bir figür olarak gözlemciyle ilgili bazı önemli sınırlamaları vardır. Gözlem uzun süren ve karmaşık bir süreçtir. İyice planlandığında bile, duyuların dağılması olarak adlandırılan duruma bağlıdır. Yani, uzun süren gözlem süreci ve araştırmanın bir yerindeki karmaşık organizasyon nedeniyle duyular tüm gerçekleri tespit edemez. Dolayısıyla, bazı olguları diğerleriyle ya da eski olguları yenileriyle bastırmaya yönelik bilinçsiz süreç kaçınılmaz olarak gerçekleşir.

Yapılandırılmış ve düzenli saha notları tutmanın başarısı, not almak için iyice hazırlanmış bir plana bağlıdır, ancak o zaman bile yeterli zaman yoksa tüm verileri kaydetmek zordur. Bu nedenle, not tutma genellikle gözlemden sonra yapılır, ancak o zaman gerçek gözlem unsurlarını kaybeder ve hatırlama haline gelir. Bu da gerçekleri yorumlayan zihinde bazı veri işlemlerinin yapıldığı kanısı uyandırır, böylece insan duyularının aldatıcılığını ortaya çıkarır. Bir not alma planı, sorunu çözmeye yardımcı olabilir ancak tamamen ortadan kaldıramaz.

Gözlem sürecinin merkezi figürü olan gözlemci, insan duyularının aldatıcılığı ve aynı zamanda kendi becerileri ile sınırlıdır çünkü beceriler her insanda farklılık gösterir. Gözlem söz konusu olduğunda, bu beceriler o kadar farklıdır ki aynı iki kişi, aynı gerçeği, aynı şekilde algılamayacaktır. Aslında çoğu insan görmek istediği şeyi görmeye ikna edilir. Gözlemcinin hız, kesinlik, zihinsel yetenek, hatırlama, ruh hali gibi bir dizi zihinsel özelliği, sosyallik ve konuşkanlık gibi bir dizi sosyal özelliğiyle birlikte, gözlemi etkileyen ve gerçeklerin özgünlüğünü bozabilen bir “gözlemcinin kişisel denklemi”ni oluşturur. Önyargı, gözleme eşlik eden bu gizli tehlikeden daha da tehlikelidir. Gözlemci çoğu zaman gerçeklerin doğruluğunu sadece bilinçsizce değil, oldukça bilinçli bir şekilde de çarpıtır. Geleneksel metodoloji bunu sadece ciddi bir sınırlama olarak değil, aynı zamanda prosedürün bilimsel titizliğinin ihlali olarak da görür. Diyalektik eylem araştırması modelinde ise bu bir sorun değildir ve yerleşik ideolojik perdeyi aşan önyargının kendisi, nesnelliğe ve doğruluğa ulaşmanın ön koşuludur. Burada önyargı, iyi bir gözleme giden yolu sağlayan sosyal bir bağ işlevi görür (Pečujlić & Milić, 1995, s. 107).